Zaman Kaybı Olmasın | PRATİKLE |
- Annelik hüznü 7 kadından birini etkiliyor [ Doğum Öncesi]
- Bebeklerin rahat uykuya dalması için 8 altın kural
- Doğum sonrası depresyonundan 8 adımda kurtulun [ Doğum Sonrası]
- Halk arasındaki benzetmeler çocukları incitiyor! [ Bebek Sağlığı]
Annelik hüznü 7 kadından birini etkiliyor [ Doğum Öncesi] Posted: 30 Apr 2018 03:01 PM PDT Annelik hüznü yeni anneler arasında oldukça yaygın. Doğum sonrası depresyon yaklaşık 7 kadından birini etkiliyor ancak, 5 kadından biri semptomları hakkında sessiz kalıyor ve bu nedenle tedavi edilemiyor. Doğum sonrası depresyon nadiren kendiliğinden kaybolur. Bu durum, çocuğunuzun doğumunu müteakip günler veya aylar sonra ortaya çıkabilir ve tedavi edilmezse haftalar hatta aylarca devam edebilir. Doğum sonrası depresyonun tedavi edilebilir bir psikolojik bozukluk olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, depresyonla başa çıkmanızı sağlayacak adımlar hakkında şu bilgileri verdi: BEBEĞİNİZLE GÜVENLİ BİR BAĞ OLUŞTURUN Ebeveynler ve çocuklar arasında oluşan güven sağlıklı duygusal bağlanmanın temelidir. Başarılı bir bağlanma, çocuğun tamamen gelişmesi için kendisini güvende hissetmesini sağlar ve bu bağ hayatları boyunca iletişim kurma ve ilişki kurma biçimlerini etkileyecektir. Güvenli bir bağ, çocuğunuzun maddi veya duygusal ihtiyaçlarını karşıladığınızda (onları yerden kaldırdığınızda, onları yatıştırdığınızda ve ağladıklarında onları rahatlattığınızda) zamanla oluşur. Güvenilir kaynak olmak çocuğunuzun kendi duygu ve davranışlarını nasıl yöneteceğini öğrenmesine olanak tanır ve bu da bilişsel gelişimlerini güçlendirmeye yardımcı olur. Doğum sonrası depresyon erken bağlanma üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir, duygusal bağlanmayı zorlaştırabilir. Bu da hem bebeğinize hem de kendinize bakma yeteneğinizi engeller. Ebeveynle güvenli, güçlü bir bağ kuramayan çocukların davranışsal ve eğitsel problem yaşama olasılığı artırıyor. Bebeğinizle bağ kurmayı öğrenmek hem size hem de çocuğunuza fayda sağlar. Bebeğinizle olan yakın temas, oksitosin, "aşk" veya "sevgi" hormonu salımınızı sağlar. Oksitosin düzeyinde bir artış, kendinizi daha mutlu, daha bakımlı ve başkalarının duygularına duyarlı hissetmenizi sağlar ve bebeğinizin sözsüz ipuçlarını daha kolay tanımanızı sağlar. İŞTE BEBEĞİNİZLE BAĞI GÜÇLENDİRMENİN BAZI YOLLARI: Cilt Teması: Çocuğunuzu emzirerek ya da biberonla besliyor olsanız bile cildinizin onunkiyle temas halinde olmasını sağlayın. Cilt teması hem sizin rahatlamanızı hem de bebeğinizin rahatlamasını sağlar; aranızdaki bağı geliştirilir. Cilt temasının ilave faydaları arasında, uzun süre uyku ve uyanıklık dönemleri, soğuk stresin azalması, kilo alımının iyileşmesi, beyin gelişiminin iyileşmesi, ağlamanın azalması ve hastaneden daha erken çıkmak sayılabilir. Bebek Masajı: Dokunma, çocuğunuzun gelişiminin önemli bir parçasıdır ve bağlanma sürecini desteklemeye yardımcı olur. Bebek masajının, doğum sonrası depresyonu olan annelerde semptom şiddetini azalttığı gözlenmiştir. Gülümseme: Bebeğiniz büyük olasılıkla refleks gülümsemesini kaybedecek ve size 6 ila 12 haftalık bir süre içerisinde ilk gerçek gülümsemesini verecektir. Araştırmalar, bir anne bebeğini gülümsediğini gördüğünde beyninin ödülle ilişkili olduğu alanların aydınlandığını bulmuştur. Bebeğinizi yüzünüzden yaklaşık 8-12 cm uzakta tutun (böylece sizi görebilirler) ve onlara geniş bir gülümseme verin. Bu gülümsemeyi pekiştirmek için mutlu bir tonda onlara sıcak bir "merhaba" sunun. Şarkı Söylemek: Tempoya, anahtara, sesinizin güzelliğine bağlı olmaksızın bebeğinize şarkı söylemek pek çok avantaja sahiptir. Çocuğunuzun şarkıyla etkileşim kurması, onlara bir kitap okumak veya oyuncaklarla oynayarak onların dikkatini çekmeniz kadar etkilidir. Söylediğiniz şarkıyı dinlemeleri, kaydedilmiş bir şarkıyı dinlemelerinden kat be kat daha iyidir. Bebeğinize şarkı söylemek, onlara dikkatini çekerek ihtiyaç duydukları duyu uyarılmalarını sağlamakla kalmaz aynı zamanda sizi ebeveyn olarak güçlendirerek depresyonla ilgili olumsuz düşüncelerden kurtulmanızı sağlar. KENDİNİZE İYİ BAKIN Kendinize iyi bakmak doğum sonrası depresyonun hafifletilmesi veya önlenmesinin en iyi yollarından biridir. Basit yaşam tarzı seçimleri sağlığınızı ve ruh halinizi geliştirebilir ve kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olur. Omega 3: Somon gibi yağlı balıklarda bulunan omega 3 bakımından zengin yiyeceklerin tüketilmesi doğum sonrası depresyon riskini azaltabilir. Hatta doğum sonrası depresyon için potansiyel bir alternatif tedavi olabilir. Şekerleme: "Bebeğin uyurken uyu" ifadesi, yeni ebeveynlere tavsiyelerde bulunanlar tarafından genellikle kullanılan bir deyimdir. Bu deyim ebeveynlerin genellikle kulak asmadığı türden bir deyimdir. Sonuçta yeni doğan bir bebekle uğraşırken, hemen herhangi bir anda uyumak oldukça zordur. Doğum sonrası depresyon ile yaşayan kadınlar genellikle uykusuzluktan şikayet ederler. Dahası, uyku kaliteleri ne kadar düşükse depresyon da o kadar şiddetlidir. Siz uyurken bebeğinize bakabilecek aile veya arkadaşlarınız varsa, yardımlarını mutlaka listeye eklemeyi unutmayın. Günışığına Çıkın: Güneş ışığına ve temiz havaya maruz kalmanız modunuzu önemli ölçüde artıracaktır. Her gün en az 10-15 dakika boyunca dışarı çıkmayı hedefleyin. Kendinizi Şımartın: Annelik görevinize biraz mola vererek kendinizi şımartmak için küçük adımlar atın. Favori şovunuzu takip edin, köpük banyosu yapın ya da yatıştırıcı kokulu mumlar yakın. YAVAŞÇA RUTİNLİ EGZERSİZLER DENEYİN Çalışmalar, fiziksel aktivitenin doğum sonrası depresyonla mücadelede yardımcı olabileceğini göstermiştir. Doğum sonrası depresyon döneminde egzersiz yapmak, depresyon semptomlarını hafifletmenin yanı sıra daha iyi bir psikolojik refaha ulaşmak için verimli bir yoldur. Egzersiz, abdominal kasları güçlendirmeye yardımcı olur, stresi azaltır, daha iyi uyku sağlar ve enerjinizi artırır. Sağlıklı vajinal bir doğum yaptıysanız doğumdan birkaç gün sonra hafif tempoda egzersizlere başlayabilirsiniz. Komplikasyonlarınız veya sezaryen doğumlarınız varsa, ne zaman egzersiz yapmaya başlayabileceğiniz konusunda doktorunuza danışın. Yürüme iyi bir başlangıçtır. Ayrıca yürürken bebeğinizi yanınızda taşıma imkanınız da vardır. Günde yaklaşık 20-30 dakika aktif olmayı hedefleyin. 10 dakika boyunca bile egzersiz yapmanız vücudunuza faydalı olur. Bir spor salonuna gitmek ilginizi çekmiyorsa eğer o zaman evinizdeki konfor ve mahremiyet içerisinde yapabileceğiniz birkaç fitness DVD'si ve çevrimiçi fitness programını deneyebilirsiniz. BİR DESTEK AĞI OLUŞTURUN Ülkemizde hala anneanne-babaanne desteği imkanlarının mevcut olması bebeğin sorumluluğunu büyüklerle ya da eşle paylaşma olasılıklarımızı çoğaltıyor. Bu desteği en azından kritik dönemlerde sağlamak çok önemli olabilir. İnsanlar sosyal varlıklar olup başkalarıyla etkileşim halindedir. Olumlu sosyal etkileşimlere ve duygusal desteğe sahip olmak, stresin azalmasına yardımcı olup, yaşamın zorluklarıyla başa çıkmada koruyucu bir faktör olabilir. Yeni anneler bazen kendilerini yalnız hissetmektedirler ve bu da onları bunaltabilir. Araştırmalar, yalnızlığın sancılı izolasyon duygularına yol açtığını, insanları başkalarından kopardığını ve aidiyet duygusunu gölgelediğini göstermiştir. Yalnızlık, yüksek tansiyon, uyku sorunları, azalmış bağışıklık ve kalp hastalığı risk faktörleri ile de bağlantılıdır. Başkalarından sosyal ve duygusal destek almak, benlik saygısını ve bağımsızlık duygusunu artırarak, sorunlarla kendi başınıza daha iyi başa çıkmanızı sağlayabilir. Bazı insanlar komşuları, iş arkadaşları veya ebeveynlik grupları veya anne ve baba sınıflarında tanıştıkları bir kaç kişiyle aralarında güven ve dostluk ilişkileri kurabiliyorlar. Annelikte benzer bir geçiş yaşayan diğer kadınları arayın. Başkalarının aynı hisleri, endişeleri ve güvensizlikleri paylaştıklarını duymak sizi rahatlatabilir. ÖNCELİKLİ TEDAVİ YÖNTEMİ PSİKOTERAPİ Kendi kendinize yardım etmeyi denediniz, yaşam tarzı değişikliği yaptınız veya destek aldığınız halde de iyileşme yaşamadıysanız, mutlaka bir klinik psikoloğa ya da psikiyatra müracaat edin. Tercih edilecek öncelikli tedavi yönteminin psikoterapi olduğunu hatırlayın ve mecbur kalmadıkça ve doktorunuz şart görmedikçe, öncelikle psikoterapiyi tercih edin. Depresyonunuz şiddetli veya diğer tedaviler belirtilerinizi iyileştirmediğinde antidepresanlar önerilebilir. Emzirme dönemindeyseniz eğer ilaçlarınızı reçete ederken doktorunuz bunu hesaba katacaktır. Unutmayın, doğum sonrası görülen depresyonda kimsenin suçu yoktur. Bu tedavi gerektiren tıbbi bir durumdur. Doğum sonrası depresyon, doğumdan hemen sonraki stresli dönemi daha da zorlaştırabilir. Depresyonunuzu yönetmekle ilgili ne kadar erken yardım alırsanız annelik zevkine o kadar çabuk varabilirsiniz. |
Bebeklerin rahat uykuya dalması için 8 altın kural Posted: 30 Apr 2018 02:40 PM PDT Çocukların uykuya olan ihtiyacı ve uyku süreleri büyüme dönemlerine göre farklılık gösteriyor. Çocuğun yeterli büyüyüp gelişmesi için geceleri düzenli uyuması gerekiyor. Sağlıklı uyku alışkanlığını kazandırmak için bebeklikten itibaren belirli bir saatte, bebeğin uyuması ve uyanmasını sağlamak büyük önem taşıyor. Memorial Antalya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü'nden Uz. Dr. Erkan Uçlar, bebeklerin sağlıklı ve kaliteli uykusu için neler yapılması gerektiği hakkında bilgi verdi. Bebeğinizin aşırı yorgun olmamasına dikkat edin Bebeklerin uyku saatleri biyolojik ritme göre düzenlenmelidir. Bebeğin geç uyutulması, uyku süresinin daha uzun olacağı anlamına gelmez. Hatta bebek bu nedenle yorgun düşerse uyku düzeni etkilenir, uykuya dalmakta ve uykuda kalmakta zorluk çeker, bir süre sonra da kronik uykusuzluk gelişebilir. Bu nedenle bebeğin yorgunluğunun belirtileri iyi gözlemlenmelidir. Bebeğin yorgun olduğu ancak bu yorgunluğun aşırı olmadığı an çok önemlidir. Bebeğin rahat bir uykuya dalması için 8 altın kural; 1 - Ilık banyo yaptırmak 2 - Badem, papatya ya da lavanta yağı ile masaj yapmak 3 - Kitap veya masal okumak 4 - Şarkı söylemek 5 - Hafif müzik dinletmek 6 - Beslemek 7 - Memede uyuma alışkanlığı kazandırmamak 8 - Odasının karanlık olmasına özen göstermek Emerek uykuya dalmasını engelleyin Bebekler için yatma vakti rutini geliştirilmelidir. Uyku vaktinden bir saat önce gerçekleştirilen bu rutin, bebeğe uyku vaktinin geldiğini işaret eder ve uykuya hazırlanmasında yardımcı olur. Eğer bir bebek uykuya sürekli emzirilerek ya da biberonla beslenerek dalıyorsa, emzirme ile uykuyu ilişkilendirebilir. Bu durum zamanla uykuya başka yollarla dalmasına engel olur. Bebeğin herhangi bir yardım olmadan uykuya dalması isteniyorsa, uykulu hale gelene kadar emzirilmeli fakat bu şekilde uyuyakalması engellenmelidir. Uyanırken nasıl sesler çıkardığına dikkat edin Bebeğin daha uzun uyuyabilmesine yardım etmek için ilk adım onun uykuda çıkardığı seslerle, uyanmış olduğu zamanlarda çıkardığı sesleri belirleyebilmektir. Bu durumda bebeğin gerçekten uyanmaya başlarken onu beslemeye başlamanız ya da uykuya dalması için kullandığınız sözcüklerle onu nazikçe okşamanız, uykusunu bölmeden tekrar uyumasına yardımcı olabilir. Aksi takdirde bebek en ufak kıpırdanışında kucaklanıp beslenir, bakımı yapılır veya sallanırsa, zamanla uykuya dalabilmek için bu rutine ihtiyacı olduğunu düşünür. Sağlıklı bir uyku alışkanlığı kazandırmak için bunlara dikkat edin;
|
Doğum sonrası depresyonundan 8 adımda kurtulun [ Doğum Sonrası] Posted: 30 Apr 2018 10:49 AM PDT Depresyon, kadınlarda erkeklere oranla 2 kat daha fazla görülüyor ve kadınlar, üreme hormonlarında değişim olduğu dönemlerde depresyona daha yatkın hale geliyor. Doğum sonrası dönemdeki depresyon, kadında gerçekleşen fiziksel, duygusal ve davranışsal değişimlerin karışımını ortaya koyuyor. Bu süreç, doğumdan sonraki 4 hafta içinde belirginlik kazanıyor. Memorial Dicle Hastanesi Psikoloji Bölümü'nden Klinik Psikolog Özlem Soysal, doğum sonrası görülen depresyon ve bu süreçte alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi. Doğum sonrası her 10 kadından biri depresyon riski altında Doğum sonrası depresyon ilk 4-6 hafta içerisinde ortaya çıkar ve tanı konulabilmesi için de belirtilerin en az 2 hafta sürmesi gerekir. Gebelik sırasında yaşanan depresyon dünyada her 10 anneden 5'inde görülürken, doğum sonrası depresyon 10 annenin 1'inde ortaya çıkar. Prenatal denilen hamilelik öncesinde ve perinatal denilen hamilelik sırasındaki bazı duygu durumları, doğum sonrasında bir depresyonun habercisi olabilir. Doğum sonrası depresyona zemin hazırlayan durumlar; * Hamilelik öncesi yoğun stres, kaygı ve depresyon yaşama * Kendine olan saygı kaybı * Mükemmeliyetçilik * Aileden, eşinden ya da çevreden yeterli sosyal destek alamama * Mutsuz evlilik, * Başka çocukların olması * Genç yaşta hamile kalmış olma (ergen gebeliği) * Hamilelik dönemine yaşanan travma * Geçmişteki düşük ya da kürtaj deneyimleri * İstenmeyen ya da planlanmamış gebelikler Erken uyanma, iştahsızlık ve kilo kaybı depresyon belirtisi Anne olmak bir kadın için yalnızca mutluluk dönemi değil aynı zamanda ruhsal durum değişiklikleri nedeniyle ortaya çıkan, kaygı ve depresyonun yaşanabildiği bir zaman dilimidir. Bu dönemdeki depresyon; hafif mizaç bozukluğu, huzursuzluk, bitkinlik, erken uyanma, kilo kaybı, iştahsızlık, kendini kınama, tepkisizlik, mutsuzluk, değersizlik hissi, intihar düşüncesi ya da girişimi gibi öznel belirtilerle karakterize olan, şiddetli bir hastalığa kadar uzanabilen geniş bir yelpazeyi içerir. Gelişmiş ülkelerde gebelikten sonra görülen ruhsal problemlerle ilgili hastalıklar ciddi bir öneme sahip olduğundan, bu süreçte annelerin psikolojik destek almaları sağlanır. Ancak gelişmekte olan ülkelerde bu önem oldukça sınırlı kalmaktadır ve bu durum, anne ile bebeğin sağlığı olumsuz yönde etkilemektedir. Bu belirtilere dikkat! * Kendine vakit ayıramamanın getirdiği mutsuzluk * Benliğini kaybetme ve kendisini sanki gerçek değilmiş gibi hissetme * Güvensizlik, yetersizlik ve iyi bir anne olamama duygusu Doğum sonrası depresyondan kurtulmak mümkün! Gebelik sonrası depresyon ile başa çıkmak için öncelikle içinde bulunulan gerçekliğin farkına varılmalıdır. Hayatın hem iyi hem de sıkıntılı olan dönemlerinin olabileceği kabul edilmelidir. Alınabilecek basit önlemler ve yaşam değişiklikleri ile sorun karmaşık bir hal almadan çözülebilir. Doğum sonrası depresyona karşı şu önlemler alınabilir; 1- Yakınlarınızdan ve aile bireylerinden kendinize yakın hissettiğiniz kişilerden destek isteyin 2- Günlük egzersiz ve spor yapın, hareketsizlikten uzak durun 3- Alkol ve kafeinli içecekler tüketmeyin 4- Beslenme uzmanından uygun diyet programı için yardım alın 5- Doğum sonrası eve gelen ziyaretçi sayısını sınırlandırın 6- Telefon görüşmelerinizi kısıtlı sürede tutun 7- Bebeğinizle daha yakından ilgilenin ve o uyuduğunda siz de uyumaya çalışın 8- Gerekli durumlarda bir uzman desteği almaktan çekinmeyin Konu hakkında yardımcı olabilmişsek Yorumlarınızı Bekliyoruz. |
Halk arasındaki benzetmeler çocukları incitiyor! [ Bebek Sağlığı] Posted: 30 Apr 2018 10:23 AM PDT Aslında masum hatta sevimli bir benzetme gibi düşünülüyor 'tavşan dudak', 'kurt ağzı' gibi tanımlamalar; dudak-damak yarıkları sorununu anlatmada. Oysa bu tür yakıştırmalar özellikle de çocukluk döneminde minik yüreklerde derin yaralar açılmasına neden oluyor! Acıbadem Altunizade Hastanesi Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hakan Ağır, "Bu tür benzetmeler ve alaysı sözcükler çocuklarımızın ruhsal ve sosyal sorunlar yaşamasına neden olurken, okul çağında eğitimde başarı düşüklüğüne de yol açabiliyor. Bu tür benzetmelerden kaçınılması gerekir. Üstelik dudak-damak yarığı sorunu artık eskisi gibi uzun ve maliyetli tedavi süreçleri gerektirmeden profesyonel ellerde kolayca, hatta nerede ise hiçbir iz bırakmadan da tedavi edilebiliyor. Türkiye bu konuda batılı ülkelerle aynı seviyeye ulaştı. Yeter ki toplumumuzdaki yanlış algılar değişsin" diyor. Prof. Dr. Hakan Ağır, dudak-damak yarığı sorununu ve tedavisinde en yeni gelişmeleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. Yüz gelişimi anne karnında, gebeliğin üçüncü ayı içerisinde tamamlanıyor. Ancak bu gelişim, bebeğin dudağı veya damağında genetik kökeni tam olarak bilinemeyen bir nedenle sekteye uğrayınca dudak-damak yarığı sorunu ortaya çıkıyor. Ülkemizde her gün ortalama 5 bebek, dudakta, burunda ve diş-çene yapısında estetik bozukluklara neden olan, konuşmanın zor anlaşılmasına yol açan bu sorunla dünyaya geliyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hakan Ağır, ülkemizde 100 bine yakın kişinin dudak-damak yarığı sorunu ve çoğunlukla tedavi gerektirmeyen küçük dilde çatallanma ve gizli yarıklar ile yaşadığını belirtirken "Ancak günümüz Türkiyesi'nde deneyimli, eğitimli, bu tedaviyi sık yapan merkezler ve cerrahlarca yapılan tedavide batılı ülkelerle aynı başarı sağlanabiliyor. Bunda Türk Plastik Cerrahisi, Ortodonti ve Konuşma terapisi alanlarındaki başarıların rolü çok büyük. Dudak yarığı onarımındaki cerrahi teknik ilerlemeler ile artık dudak, burun ve ciltte hiçbir iz bırakmadan tedavi mümkün hale geldi" diyor. Anne adayına psikolojik destek şart Bebeğin dudak-damak yarığı sorunu anne karnında ultrasonla tespit edildiğinde, anne adayının moralinin yüksek tutulmasının, eşi ve aile bireyleri tarafından destek verilmesinin son derece önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hakan Ağır "Ultrason tanısı konar konmaz bir merkezde bu işi yapan plastik cerrah ile konuşmalarını tavsiye ediyoruz. Zira yanlış bilgilendirmeler gebeliğin sonlandırılması talebine kadar varabiliyor. Dudak damak yarıkları gebeliğin sonlandırılması için tıbbi bir gerekçe sayılmıyor. Doğum sonrası da aynı şekilde annenin, babanın ve ailenin hatta yakın sosyal çevrenin bilgilendirilmesi sayesinde, depresyon ve toplumsal izolasyon başta olmak üzere birçok psikosoyal sorunun önüne geçilebiliyor" diyor. Özgüven eksikliğinden okulda başarısızlığa! Dudak damak yarıklarının profesyonel kişilerin takibinde olması durumunda tek başına bebeğin hayatını tehdit etmediğini belirten Prof. Dr. Hakan Ağır, bebeğin çocukluk çağına geçtiği dönemde ise akranlarının alaycı ve ötekileştirici tavırları nedeniyle ciddi ruhsal gelişim bozukluklarına yol açabildiğini söylüyor. Halk arasında bu şekil bozukluklarının 'tavşan dudak', 'kurt ağzı' gibi yakıştırmalarla ifade edilmesinin, çocuk ve yetişkin hastayı hırçın, içe kapanık yapıp, ciddi özgüven zayıflığına yol açtığını, okulda başarısızlığa ve sosyal uyum problemlerine neden olabildiğini söyleyen Prof. Dr. Hakan Ağır "Bu tür benzetmelerden kaçınılması gerekir. Söz konusu olan bizim son derece değerli yavrularımızdır; onların bu sorununa kötü niyetli olmasa da hayvan benzetmesi uygun değildir. Aslında sadece dudak damak yarıklı çocuklar için değil diğer tüm yüzde ve görünür yerlerde böylesi şekil bozukluğu, işlev bozukluğu olan çocuklarda ve yetişkinlerde toplumsal yaklaşım, kültürümüz ve eğitim ortamları henüz ne yazık ki istenen düzeyde değil. Bu sorunları aşmak için hızla önlemler alınması gerekiyor" diyor. Tedavisinde çok hızlı gelişmeler yaşanıyor Dudak-damak yarıklarının tedavisinde ülkemizde ve dünyada son 10 yılda çok ciddi yol katedildiğinin müjdesini veren Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hakan Ağır, artık gebelikte ultrason ile tanı koyabilmenin dudak yarıkları için yüzde 50'ye yaklaştığını belirtirken, doğum sonrası beslenme eğitimleri ile daha fazla bebeğe ulaşılabildiğini ve geçiş döneminin kolaylaşabildiğini söylüyor. Sorunun cerrahi tedavisi için tüm dünyanın üzerinde anlaştığı şekilde, 10 haftalık dönem sonrası bebeğin ameliyatını gerçekleştirdiklerini belirten Prof. Dr. Hakan Ağır "Dudak damak yarıklı bir bebek için en önemli, en kritik olan ameliyatlar dudak ve damak yarıklarının kapatıldığı ilk ameliyatlardır. Yani ilk yaştaki ameliyatlardır. Ancak bunlar kadar önemli diğer estetik düzeltmeler, konuşma düzeltici ameliyatlar, kemik transferi çene ve burun ameliyatları da son derece önemlidir" diyor. Cerrahide artık eskisi gibi burun çatısına ve ucuna dokunmaktan korkmadıklarını, tam düzeltmenin ilk ameliyatta dahi mümkün olabildiğini belirten Prof. Dr. Hakan Ağır "Dudak yarığı onarımındaki cerrahi teknik ilerlemelerle de artık dudak ve dudak cildinde belirsiz bir ize ulaşmak mümkün. Burun kanat kenarındaki kesilerden artık kurtulduk. Bugün herşeyin doğru zamanda, doğru yerde, doğru ellerde başarı ile uygulanması bu çocukları ve yetişkinleri sağlıklı olanlardan ayırt etmeyi zorlaştırıyor" diyor. Tedavide geç değil! Bugün için ülkemizde ilk ameliyatlarını oldukları halde çeşitli estetik, diş-çene ve konuşma bozuklukları ile yaşamına devam eden birçok dudak- damak yarığı hastası bulunuyor. Oysa yaşanılan bu olumsuz deneyim, artık çare kalmadığı anlamına gelmiyor. Gerek artık tedavi şansı kalmadığı, gerekse bu ameliyatların çok pahalı olduğu düşüncesi ile çoğu hasta ve hasta yakını tedaviden kaçınırken Prof. Dr. Hakan Ağır "Bu hastalığın tedavisine gönül vermiş bir ekip anlayışı ile çalışan merkezler son sözü söylemediği sürece yapılabilecek bir iyileştirme daima vardır. Ayrıca bu tedavilerin maliyetleri diğer sıradan ameliyatlardan daha düşük bile olabilmektedir" diyor. Günümüzde artık tüm gelişmiş ülkelerle birlikte Türkiye'de de dudak- damak yarıklarının bu alanda uzman merkezlerde ve takımlarla tedavisinin ve takibinin geçerli olduğunu belirten Prof. Dr. Hakan Ağır, son yıllarda gerek estetik gerekse konuşma bozukluğunun tedavisinde çok başarılı sonuçlar elde edildiğini söylüyor. |
You are subscribed to email updates from En Doğru Bilgiyi | PRATİKLE . To stop receiving these emails, you may unsubscribe now. | Email delivery powered by Google |
Google, 1600 Amphitheatre Parkway, Mountain View, CA 94043, United States |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder